Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra Türkiye’nin sosyal, siyasal ve ekonomik yaşamında birçok reform yapmaya başlamıştır. Bu reformlar arasında en önemlilerinden biri de eğitim alanındadır. Atatürk, eğitime verdiği önemi “Bir milletin özgürlük kazanması, yükselmesi kültür ve eğitimle olur.” diyerek vurgulamaktadır. Eğitim reformu içinde ise Türk tarihi ve kültürü araştırmalarını ön plana koymuştur. Türk gençliğine atalarının ve bugün üzerinde yaşadıkları toprakların tarihini ve kültürünü araştırarak, öğretmek ve milli bilinçlerini canlı tutmayı amaçlamıştır.
Atatürk, tarihe kaynak olacak belgelerin müzeler, kütüphaneler ve arşivlerde toplanması gerekliliği düşüncesi ile Ankara’da, her türlü kültür varlığının toplanması, korunmaya alınması, depolanması, bilimsel yönden değerlendirilmesi ve çağdaş müzelerde sergilenmesi görevini üstlenen bir kültür müdürlüğü kurdurmuştur. İstanbul’da açılan Resim ve Heykel Müzesi, Ankara’daki Etnoğrafya Müzesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi ise onun direktifleri üzerine açılmıştır.
Anadolu coğrafyasının arkeoloji bilimi açısından bitmez tükenmez bir kaynak olduğunun bilincini taşıyan Atatürk, “Tarih araştırmalarında arkeoloji ve antropoloji başta gelir, tarih bu bilimlerin çıkardığı belgelere dayandıkça sağlam temelli olur.” ve “Çağdaş uygarlığı anlayabilmek, kavrayabilmek, dünyadaki eski uygarlıkları, insanlığın ilk uygarlıklarını doğru tanıyabilmekle mümkündür.” diyerek, kültürel mirasa verdiği önemi vurgulamıştır.
Atatürk, Türk toprakları altında yatan kültürel mirasın yine Türk arkeologlar tarafından çıkarılması ve halk tarafından değerlerinin bilinerek korunması için de çeşitli girişimlerde bulunmuştur. İsmet İnönü’ye gönderdiği bir telgrafta yazan “memleketimizin her tarafından eşsiz vesikalar halinde yatmakta olan eski medeniyet eserlerinin ileride kendi arkeologlarımız tarafından meydana çıkarılıp bilimsel olarak tasnifleri ve korunmaları, ihmale uğramış abidelerin bakımları için daha çok çalışılması ve arkeoloji tahsili için yurt dışına daha fazla talebe gönderilmesi” satırları, bu konudaki hassasiyetini gösterir niteliktedir. Eğitimsiz arkeoloji olamayacağının farkında oluşu, bu alanda uzman yetiştirilmesi için başlarda yurt dışına öğrenci göndermekle çözüm aranırken, ilerleyen süreçte ülke içinde de İstanbul Üniversitesi ve Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde arkeoloji bölümlerinin açılmasını sağlamıştır.
Atatürk’ün Türk kültürü ve tarihi için gösterdiği gayretin bir diğer sonucu, Türk Tarih Kurumu’nun açılmasıdır. Bu kurumun çalışma programı içinde, tüm kültür varlıklarının ve tarihi belgelerin bulunarak korunması, halkın kültürel koruma bilincinin geliştirilmesi adına çeşitli yayınlar ve propagandalar yapılması, belirli şehirlerde, belirli çağ ve kültürlere ait müzeler açılması, arkeolojik ve antropolojik araştırmalar ve kazılar yapılması gibi maddeler yer almaktadır. Kültürel mirasın korunması konusunda devlet, alan uzmanları, basın ve halkın el ele vermesini amaçlamıştır. Ölümünden sonra tüm varlığını Türk Tarih Kurumu’na bağışlaması, Atatürk’ün nazarında Türk tarihinin ve kültürünün ne derece önemli olduğunun kanıtıdır.
Atatürk, fırsat buldukça Anadolu’da yürütülen kazıları ziyaret etmiştir. 1938 yılında Trakya bölgesinde Prof. Arif Müfit Mansel tarafından yapılan kazılarda ele geçen zengin buluntuların bir kısmı, bizzat onun isteği üzerine, Dolmabahçe Sarayı’na götürülerek hasta yatağında kendisine gösterilmiştir. Büyük bir hayranlıkla buluntuları izleyen Atatürk, Arif Müfit Mansel’e “Kazılara devam ediniz, memleketimizin kültür zenginliklerini daha çok bulacaksınız.” demiştir. Son günlerinde yaşanan bu olay onun, arkeoloji ve kazılara olan ilgisinin ne kadar büyük olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Türk arkeolojisi günümüzde, gerçekleştirilen bilimsel kazılarla, araştırmalarla, yayınlarla, sempozyum ve kongre gibi çeşitli faaliyetlerle saygın bir konumda çalışmakta ve geçmiş dünya kültür tarihine ışık tutmaktadır. İnsanlık tarihine faydalı, yol gösterici bu heyecanlı yolculuğu başlatan Atatürk’ün eşsiz çabası yadsınamaz niteliktedir. Bir devlet başkanı olarak arkeoloji, akabinde antropoloji, sanat tarihi, müzecilik, koruma ve restorasyon bilimlerini bu kadar önemseyip, destek verdiği için Mustafa Kemal Atatürk’e tüm bilim uzmanları adına bir kez daha minnet ederek, saygıyla anıyoruz.