MÜZENİN TARİHÇESİ
İnsanlık dışı bir katliama sahne olan evin müzeye dönüştürülmesi ilk kez 1965 yılında ele alınmış ve burası Türk Cemaat Meclisi Sosyal İşler Dairesi tarafından kiralanarak 1 Ocak 1966 tarihinde "Barbarlık Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır.
Bu müze, 1974 Barış Harekatı'ndan hemen sonra kurulan Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürlüğü tarafından 1975 yılında tamir edilip yeniden düzenlenmiştir. Müzenin kamulaştırılması 1980 yılında Bakanlar Kurulu'nun kararıyla gerçekleşirken, bu evde yaralanan ev sahibi Hasan Yusuf Gudum'un da evin mutfağı ile bir odasını ölene kadar kullanmasına olanak yaratılmıştır.
Müze binası ile iç sergileme zaman sürecinde yıprandığından, gerek bina gerekse sergileme elden geçirilerek 14.2.2000 tarihinde resmi bir törenle yeniden hizmete açılmıştır. Daha sonra Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından müzenin restorasyonunun, elektrik, mekanik, teşhir tanzim ve çevre düzenlemesi işleri yapılmış, modern ve geleneksel müzecilik birleştirilerek, aslına uygun bir şekilde tamamlanarak 17 Ağustos 2022 tarihinde yeniden ziyarete açılmıştır.
EVDE YAŞANAN VAHŞET OLAYI
Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı doktoru Binbaşı Dr. Nihat İlhan'ın ailesiyle ikamet ettiği bu evde, olayın yaşandığı o gece Dr. Nihat İlhan görevde olduğundan, evde Mürüvvet İlhan, çocukları Murat, Kutsi ve Hakan, ev sahibi Hasan Yusuf Gudum, eşi Feride Hasan Gudum, mahalle sakinlerinden Moralı Ayşe Cankan, kızı Işıl Cankan ve Növber İbrahimoğlu bulunmaktaydı.
Ev, Kanlı Dere yönünden kurşun yağmuruna tutulmaya başlayınca, Mürüvvet İlhan ile üç çocuğu banyonun küvetine, diğerleri küvetin çevresine ve Feride Hasan Gudum ise banyonun yanındaki tuvalete saklanmak zorunda kalmışlardı.
Evi kurşun yağmuruna tutan caniler, bir süre sonra sokak kapısını kırarak eve girmiş ve banyo odasını makineli tüfekleriyle tarayarak banyonun küvetine saklanan Mürüvvet İlhan'ı, üç çocuğuyla birlikte orada acımasızca katlederek şehit etmişlerdi.
Banyo odasına saklanan Işıl Cankan, Ayşe Cankan, Növber İbrahimoğlu ve Hasan Yusuf Gudum yaşanan olayda ağır yaralanmış, Tuvalet odasına sığınan Feride hanım ise, kapının makineli tüfeklerle taranması sonucu başından vurulup orada katledilmiştir.
Yaşanan bu vahşet olayının ardından, Le Figaro gazetesi muhabirlerinden Max Clos'un dünya kamuoyuna duyurduğu haberde: ”Lefkoşa'nın Kumsal semtinde, 2, İrfan Bey Sokağı'ndaki bir evin banyosunda babaları bir Türk Subayı olduğu için öldürülen bir anne ve üç küçük çocuğunu gördüm” diye yazmıştır.,
Daily Express gazetesi yazarlarından Rene Maccoll ile Daniel Mac Geachie ise, bu haberi dünya kamuoyuna: “Banyoda, balmumundan yapılmış gibi görünen üç çocuk, öldürülmüş annelerinin cesedi üstünde yığılmış durumda duruyordu. Banyoya yakın bir odada, başından vurulmuş başka bir kadın görünüyordu” şeklinde duyurmuştur.
24 Aralık 1963 gecesi yaşanan bu tüyler ürpertici barbarlık olayı, Kıbrıs'ta Türklere yapılan soykırımın en acı gerçeklerinden biri olup, Kıbrıs Türk halkının haklı davasının bir örneğidir.