Kıbrıs'ta adına adanmış bir çok kilise bulunan aziz, Ortodoks dünyasında farklı söylencelerle anılmaktadır. Kıbrıs'ta söylenegelen efsaneye göre;
Aziz, Bizans Dönemi'nde dağlarda yaşayan genç bir keşişmiş. Dönemin Bizans Dük'ü ondan vergi almak istemiş fakat o dağlarda, mağrada yaşadığı, herhangi bir kamu yolundan yararlanmadığı, sosyal yaşama katılmadığı için vergi vermek istememiş. Dük askerlerini Mamas'ı yakalamaları için göndermiş. Askerler, Mamas'ı yakalayıp cezalandırılması için kente getirirlerken, ormanda önlerine kuzuyu yemeye çalışan bir aslan çıkmış. Mamas tek bir hareketiyle aslanı durdurup önünde eğiltmiş ve kuzuyu da alarak dükün karşısına aslanın üzerine binili olarak çıkmış. Dük bunu gördüğünde Mamas'dan çok etkilenmiş ve azizi ölene kadar vergiden muaf tutmuş.
Tarihçi Machairas'a göre Anadolu'da yaşayan Aziz Mamas'ı aslan üzerinde binili olarak gösteren ikonunun sebebi, onun aslanları yakalaması ve onların sütünden peynir yapıp fakirleri beslemesinden dolayıdır. Aziz öldüğü zaman azizin cesedini bir tabuta koymuşlar ve tabut Tanrı'nın yardımıyla Güzelyurt Körfezi'ne ulaşmış. Tabutu denize bıraktıklarında bir türlü batmamış. Bir türlü batmayan tabutu öküzlerin yardımıyla çekerek gömmeye çalışmışlar. Fakat öküzler bugün kilisenin bulunduğu yerde çömelmişler ve kalkmamışlar. Daha sonra oraya Azizin adını taşıyan bir kilise inşa etmişler.
Azizin, Anadolu'nun Kapadokya bölgesindeki efsanesi ise kimi yerde, Kıbrıs'ta anlatılanla örtüşmektedir. Efsaneye göre Hristiyanlığın yasak olduğu ilk dönemlerde Roma İmparatorluğu bu dine inananlara büyük zulümler yapmaktaydı. Rufina ve Theodotus isimli genç çift de bu zulümden nasibini almışlardır. Hapise atılmışlar ve işkence görmüşlerdir. Hamile olan Rufina kocasının ölümüne dayanamayıp doğumdan sonra ölmüştür. Bebeği ise Ammia isimli zengin ve soylu bir kadın evlat edinmiş ve çocuk büyüdüğünde onu besleyen annesine "mamma, mamma" diye seslenince Ammia bebeğe Mamas adını vermiştir. Mamas 15 yaşında olmasına rağmen Hristiyanlık dinini benimsemiş ve bu dini yaymaya çalışmıştır. Bunu öğrenen dönemin hükümdarı Mamas'ı yaptığından vazgeçirmek için ona türlü, türlü işkenceler yapar. Fakat her seferinde Mamas bu işkencelerden mucizevi bir şekilde kurtulur ancak en sonunda öldürülür. 2 Eylül günü Mamas'ın martir (din şehidi) edildiği gündür.
Aziz dağlarda yaşarken hayvanlara incil okurmuş ve vahşi hayvanları evcilleştirirmiş. Aslan efsanesi de buradan gelmiştir. Aziz'in ayrıca; çobanların azizi ve yol göstericisi olduğuna inanılır. Bu efsaneye göre Mamas'ın Kıbrıs'a gelişi daha farklı olmuştur: Haçlı seferleri sırasında Kıbrıs'ta kamp kuran Bizans ordusunın buraya gelirken inandıklarıaz olan Mamas'ın kemiklerinin içerisinde olduğu lahidi de buraya getireceklerdir. Güzelyurt'taki kamp yerlerinde Astarte'ye adanmış tapınağın üzerine, inandıkları bu azize tapınımı sürdürmek amacı ile küçük bir kilise inşa ettikleri varsayılmaktadır.
İki efsaneden hangisi daha doğrudur bilinmez ancak, azizin lahdinin bulunduğu kısımda yer alan kemerdeki resimlerde Aziz'in gördüğü işkenceler anlatılmaktadır.
Aziz Mamas Kilisesi'nin tarihine baktığımızda uzun bir mimari geçmişi olduğu anlaşılmaktadır. Güzelyurt tarih içerisinde erken dönemlerde de yerleşim almıştır. Burada Astarte'ye adanmış bir tapınak bulunmaktaydı. Bugün ayakta duran kilisenin temellerinde tapınaktan izler görülmektedir. Bizans Döneminde ise tapınağın üzerine küçük bir kilise yapılmıştı. Sarı taştan yapılmış bugünki kilise 16. yüzyılda inşa edilmiş, 18. yüzyılda ise yeniden düzenlenerek kiliseye bir kubbe eklenmiştir. Franko-Bizans mimari özellikteki kiliseye Gotik özellikler de eklenmiştir. Eklemeler ve onarımlar günümüze kadar devam etmiştir.
Üç neften oluşan yapı orta nefte bir kubbeyle belirtilmiştir. Doğuda yarım yuvarlak kubbeyle örtülmüş apsisi vardır. Batı cephesindeki giriş kapısını çevreleyen sivri kemerler ve üst kattaki pencere düzeni Gotik özellikler göstermektedir. Yapının kuzey doğu ucuna eklenen çan kulesi ve batı ve kuzeyini çevreleyen revaklar 20. yüzyılın başına aittir. Doğudaki Apsis bölümü ikonalarla süslenmiş bir ikonastasisle ayrılmaktadır. İkonostasis Geç 16. yüzyılın güzel oymalarına sahipken ikonostasisteki mermer sütun başlıkları ile nefleri birbirinden ayıran sütunların ikisindeki grotesk masklı kabartmalı sütun başlıkları tapınaktan kalmadır. İkonastasisin mermer olan alt kısmı incir, üzüm, meşe palamudu figürleri ve bir zamanlar renkli armalar taşıyan Venedik kalkanlarıyla bezelidir. Ağaçtan yapılmış boyalı üst kısmı 16. yüzyılın oymacılık sanatının eşsiz örneklerinden birisidir. Batı cephede ise üstte bir galeri katı mevcuttur.
Kilise'nin kuzeyindeki Aziz Mamas'ın yarısı içeriden yarısı dışaradan görülebilen lahdinde ahşap bir kapakla örtülmüş bir delikten göz ve kulak ağrılarını iyileştiren bir sıvının aktığı ileri sürülmektedir. Denize serpilen birkaç damlasının da fırtınaları dindirdiğine inanılmaktadır. Ayrıca lahdin yanında azize adak olarak sunulmuş çeşitli şekillerdeki mumlar ve gümüş kulaklar azizin iyileştirme gücüne inandıkları için adanmıştır.
Kilisenin etrafında bir "L" biçiminde yer alan odalar Kilisenin manastır binalarıdır ve bugün çeşitli kamusal alanlar olarak kullanılmaktadır. Manastır orjinalde 12. yüzyılda yapılmış ve dört yanı alçak duvarlarla çevriliydi. Fakat zaman içerisinde yıkılan kerpiç binaların yerini 20. yüzyılın başında sarı taş bloklardan yapılmış bugünkü manastır binaları almıştır.
1974 sonrasında İkon Müzesi olarak kullanılan kilisedeki, tüm kilise malzemeleri ve kilise düzeni 1974'te bırakıldığı gibidir. Kilisede sergilenen ikonaların bir bölümü bölgedeki diğer kiliselerden toplanan ikonalardan oluşmaktadır.